Çeşitli kentlerde hep aynı susuşlar
Taklit ediliyor jestler
Mimikler kalıplaşan cümlelere iliştirilmiş
Duvarlarımın içinde kırmızı bir papağan var
Gagasını vururken çıkardığı tınıdan
Biliyorum içimdeki saatin ilerleyişini
Satırlarımız eskidi biliyorum
Eskitilmiştik belki de
belki eksildik.
Çakıl taşlarından yaptığım koleksiyonu gösterdim
En uçsuz bucaksız diyarlarımda
Bir küçük kız çocuğu koşuyordu
Konuşamayan dikkatli gözler anlattı onlara
Sarı bukleli kızın gözlerindeki ışıltıyı
Hayallerinden bir balon uçurdum ufaklıkların
Büyüklere değsin rüzgarlarım enselerinden içeri dolsun
Solarken güllerimin yaprakları
Duvarlarımı kırmızıya boyadım
Misliyle seviyorum şimdi hak edeni hak ettiğinden
Tarlalarımın içinde yeşeren umutsuzluktu,
Kafamın içinde bulanıklaşan soyut tablo.
Usta ressamların gölgesinde kalmış
Görüyorsunuz ya ? Görmelisiniz...
Oysa hayatıma giren herkes
Kusursuzluğunun yanında küstahlığını da getirirdi
Şiirlerime düşen damlaları içti henüz doğmamışlar
Belleklerine sıçradılar ve büyük düşünüşler oldu
Nazımlar
İlhan Berkler doğdu
Kimsecikler farkına varmadı
Işık hüzmeleri vurdu yüzlere
Mısralarımda can bulurken bedeni siyahın
En acımasız renkti beyaz ve
Saflığı kullanarak girdiği o ücra yerlerden karanlıkla çıkacak.
Korkusuzca yazıyorum hayatı
Yaşıyorum fütursuzca
Küllerim saçılırken yaşıyorum
Ciğerime temiz havayı dolduruyorum süzerek gözlerinden
Kırmızılar doğuyor şafaklarda ve
Çiçekler bitiyor kırlarda karları delerek.
0 yorum:
Yorum Gönder