Hoş geldin. Sentezler'in yeni halini beğendin mi? İstediğini kolayca bulabilmen için büyük bir düzenleme yaptık.

Pazartesi, Şubat 26, 2018

Kara

Kemal beni dizinde yatır.
Boynum sana uzanır da
Kesemezsen
Kurdu çakala bırakırsan

Kemal beni dizinde yatır.
Yüzüme bakmazsan
Adımı anmazsan
Yarına bağırmazsan

Kemal beni dizinde yatır.

Beni dizinde yatırmazsan
İzini bırakmazsan
Ne yarına güneş doğar
Geceye ay.


Ne adımı bilsinler Kemal ne sanımı
Eğer susarsam.

Kemal aç kollarını canım yanmasın.

Pazar, Şubat 25, 2018

Terk

Bir terk kalkıyor istasyonun göbeğinden
Keskin bir virajla sürükleniyor toprağa
Umudun ve aşkın sesiyle bir çığlık
İncelen bileklerinden kopuyor karanlığa
Kararlı damarlarla ağlıyor insan, kanıyla
Keskin öpüşler canlanıyor bir florasanda
Kesiliyor elektrikler bir sükunete düşülüyor

"Mumlar ki yanacaklar bir üflesem
Mumlar ki yoklar bulmak istersem"

Yol gibi geliyor duyulabilecek tüm sesler
Rüzgar gibi esiyor şehvetli bir ateş
Bu dünyanın yolunu yürüdükçe sen
Ateş edecekler sana, ateş!

Yalaz bir öfkeye kalkılıyor silahlar var
Taranıyor kulaklar taş taş, duvar duvar
Düşülüyor bir sofraya çilingir az kalır
Öyle sofrada günahlarla rulet oynanır
Bir altıpatlar dayanıyor şakaklara tek tek
Altı kişiden biri yolu terk edecek
Allah iki göz vermiş alnımızın altına
İnan biriyle bile bakılmıyor kara namluya
Vazgeçişle susuyor aramızdan bir ceset
Ellerinde umuttan zerre yok belli ki gidecek

Kesiliyor elektrikler bir sükunete düşülüyor
Kesin bir kararla kalkılıyor masadan
Düşen yoldaş da içkisi gibi ne has adam!
Ne has adamlar eksiliyor yağmurlarla
Asitli taşlar aşınıyor kara gövdelerinden
Camlar patlıyor düşlerine, canlar yanıyor
Ayak tabanlarında kurtçuklar uyanıyor

Çökülüyor bir vahaya öylesine ıssız
"Öyle kayıp tepelere ulaşıyor çığlıklarımız"
Evriliyor yaradan kangrene sustuklarımız
Kustuklarımızla boğuşurken boğuluyoruz
Nefreti buldukça kendimiz oluyoruz

Bir terk kalkıyor sükunun çöplüğünden
Susulan ne varsa susatıyor öfkeye
Zararla oturuluyor numaralı koltuğa
Bir terk kalkıyor
Umut da kalıyor
Umut da kalıyor

Pazartesi, Şubat 19, 2018

Fail-i Katre

İbrahim'i ateşe attılar yanmadı.
Ben ben değildim ki içim kandı.
Rüyalarım gerçek miydi, bilmem.
Gülüşün hayatımdaki en güzel andı.

Ateş birdenbire gül oldu.
Sen, sen değildin ki yazık oldu.
Gerçekten sevdin mi, bilmem.
Bu hicran zihnime ziyafet oldu.

Karıncanın taşıdığı bir damla suydu.
O, o değildi ki fazla kurguydu.
Güneş bu diyara hiç doğdu mu, bilmem.
Hissettiğim en anlamsız duyguydu.

Az da olsa söndürmeye bir faydası oldu.
Biz, biz değildik ki düşlerimiz yalan oldu.
Gözlerindeki ışık söndü mü, bilmem.
Varlığın suçlu, gündüzüme gece oldu.

Yani yaptığı şey çorbanın yalnızca tuzuydu.
Siz, siz değildiniz ki bu en saçma sorguydu.
Aklınızdakine cevap buldunuz mu, bilmem.
Kafamın içinde dönen yalnızca bir soruydu.

Ateşi söndüren karıncaydı belki de bilinmez.
Onlar, onlar değildi ki susuz bitki filizlenmez.
Bekleyince sana mutluluk gelir mi, bilmem.
Kış ile başa çıkmadan bahara erişilmez.

Cuma, Şubat 16, 2018

Ulu Bir Şey

Sevgi elbette ki yücedir
Dokunulmayan,
Saklı yaralarımız
Çam ağaçları kadar dik gövdemiz
Ve sevgimiz insanoğlu eder hepimizi

İç çekişlerim kadar derin bir soluk almaya çalışsam son nefesim olabilir bu
Çamura iz bırakırken arkamdakini düşünürüm düşünceli
Güneşin tenimi yakışını
En son senin yakamoz gözlerini

Kibrinde biriktim insanların
Dillerine düştüm karakuyu
Kesik nefeslere dönüştüm
Alev fışkıran gözlere bakıp

Alfabeyi sıralar gibi sıralıyorum
Alışılmış bir soysuzluk bürüyor
Dört yanımı ve büyüyor
Içimdeki çocuk gülüşleri hep biraz eksik
Eksilen insanların burukluğu geçmiyor

Alıştığım manzaralarım yok artık
Uzakta bile değilken uzağım kimisine
Yanlış atılan ilmeğim, kaçığım
çokca deliyim
Işte şimdi sökecekler beni benliğimden
Ben artık ben olmayacağım

Dur durak bilmeyen akıllanmayan suskun biri oldum lakin
Sustuklarım kadar var dışarıdakiler
Konuşmaya değmeyecek kadar çok
Kirletilenler

Papatya Tacı ve Soytarı

Yıllanmış şarap gibi
Bir ömür adamak istiyorum
Kırmadan incitmeden yaşanmış
El değmemiş çiçek yaprağı
Bol kahkahalı ve sevgi dolu
Küçük kızın başına kondurulmuş
Papatya tacı gibi saf

Lakin alevden bir kadeh ki tutamıyorsunuz

Korkusuzca savaştım önceleri
Sonra kaçtım kavuğuma
dallanıp budaklandım ötelerde
Yıldızlar kaydı ve gitti
İçlerinde gülümsemeler saklayarak
Budandım köklerimden
Ne acı ki
Budayan ben
Yeşillerim çoğalsa da
Yetersizdir nefes alışlarım

Kumsaldaydım güneşle birlikte
Açıkta gördüğüm gemiydi tutunmak istediğim
Yanıyordu gözlerim
Boğazım kuruyordu
Tablolardaki fırça darbesi kadar
Ne olduğu bilinmez bir darbeydin bana
Sınırı olmayan limanlarımın birinde
Karaya bağlı görünmeyen, çapası çok derinde bir gemi

Havai fişekler patlatıyorduk birlikte
Ve duvarlarımı boyuyorduk
Zaman kadar değerli ne kaldı ki...
Yalnız ben
akrep ve yelkovanın aniden durması gibi durmuşum
Sessiz sedasız kalemlerde

Konuşacak şeyim yok da
Burnumda tüten çok şey var
Yazdığım çok yok
Fırtına biçtiğim çok

Bunlar söylenen şeyler değil öyle
Bambaşka şeyler
Yağmurun camdan süzülmesi gibi içten
Demlenen çayımın buğusundayım
Bıçaktan keskin olan iki şey varsa biri kalem biri dildir

Kuşlar şakıyor
Onların anlatacağı çok fazla
yalancı gönül goncası var ki
Tüylerini yolan kaypaklardan bahsediyorlar

Sorgulamam bitti bugünlük
Hadi başka yere yağın gül taneleri
Dikenlerinizden sıyrılıp

Salı, Şubat 13, 2018

Dolunay

Adımların,
Ne kadar yavaşmış.

Seni beklerken
Sanki
Bitmeyen bir gün yaşamışım
Oysa gündüzü sevmem, biliyorsun.

Canın diyorum,
Canın ne hafifmiş.

Seni koklamışım
Yüzyıllarca
İncitmekten korkmuşum
Sen de anlamamışsın.

Neler konuşmuşuz,
Ne günler yaşamışız ki
Ne bu yorgunluk!

Nerdeydin gecenin yüzü
Konuştum, neden duymadın?

Ki aptallık bendeymiş,
Neden öpmemişim ki seni
Neden sarılmamışım gözlerine!

Ki bu bir 'keşke' olamayacak kadar güzel,
Biliyor musun?
Bu kalp böyle atmazdı eskiden...

Copyright © Sentezler

Site Sahibi: Melih Elçevik |