Hoş geldin. Sentezler'in yeni halini beğendin mi? İstediğini kolayca bulabilmen için büyük bir düzenleme yaptık.

Perşembe, Ağustos 20, 2015

Ah mine'l-aşk

Bir ney misali üfledim seni simsiyah geceye
Ah mine'l-aşk hürmetine
Çatlayıp düştü bütün yıldızlar
Yeryüzüne
Bu simsiyah gecede
Bir yâr-ı vefâdar aradım gönlümde
Bir sızı buldum en derininde
Sızı dediğime bakma ey can
O lezzettir bizim diyarda
Tende değil, yürekte can bulan
Sevgiliden bir hediyedir aslında

Bir Öğütle Bir Derviş Öldür

Merakla girdiğim mağarada ışıksız kaldım
Yardım et tanrım meşaleler yanmıyor ışıksızım
Ne bir ses seda ne bir hareket
Bir insan bu kadar mı ışıksız olur diyorum
Bir insan bu kadar kayıp olur mu tanrım
Binlerce kez karanlığın içinde boğulmuşum
Karanlık yutmuşum ciğerlerimin dibine kadar
Sessizleşiyorum konuşmak istedikçe boğuyorlar
Konuşmak istedikçe boğazıma oturan…
Konuştukça dibe batıyorum sustukça sessiz kalıyorum
Binlerce kez susturuyorlar ağzımı bile açmayacağım
Billahi zararım dokunacaksa dudaklarımı kıpırdatmayacağım
Belanı arayacaksan başka yerlerde arayacaksın
Merakla girdiğin her yerden boğularak çıkarsın
Ve biraz kafa dinlemek için girdiğin hiçbir yerden
Sessizliğine boğulmadan çıkamazsın
Öğrendiklerimi bir öğütle özetledim şişeye koyup bırakacağım
Bekleyen derviş sıksın kafasına diye bırakacağım
Zira muradına eren çok azdır kardeşler bizim buralarda
İlla da ermek istiyorsan muradını başka şehirlerde arayacaksın
Bir öğütle kafasına sıkacak derviş hangimiz gibi ölebilir
Hangi derviş bir öğütle kafasına sıkıp da ölebilir
Anlamsız sorularla vakte boğuluyorum yardım et tanrım
İçimdeki gürültülerin kirliliğiyle yalpalıyorum düşeceğim
Beni de bu uçurumun dibinden kurtaracak bir şey varsa…
Vazgeçtim tanrım bu kadar kolay düşmeyeceğim
On binlerce kez daha boğulsam bu kadar anlamsız ölmeyeceğim
Ölüm senden gelir sen düşmeyecek adamı uçurursun
Halbuki hangimiz yalpalayıp düşer ki bir anda uçsun
Düşecek olan da dursun bir ayaklarına sorsun
İki kelimeyle günü kapatalım dediğimiz anlamsızlıklar bütününden
Sessizliğimizi de alıp çıkıyoruz tanrım
Binlerce kez susuyor ağzımızı bile açmıyoruz
Billahi dudaklarımızı dahi kıpırdatmıyoruz

Pazar, Ağustos 16, 2015

İnsan Denilen

Sokaklar...
Çıldırtan sessizliği ve bir o kadar da neşeli gürültüsüyle, hüzün dolu sokaklarımız vardı zihinlerimizin karanlık köşelerinde.
Güneşi alır yüreğimize mesken tutardık, umursamadan kor ateşini. Yağmuru tutar denizlere sarılırdık, görmek istemeden derinliğini. Bulutlara uzanır, buharına dilek tutardık, hatırlamak istemezcesine yok olup gideceğini ve dileğimizi aslında boşluğa söylediğimizi. Gökyüzünü düşünür, güneşe, yağmura ve buluta sahip olduğundan ötürü ayrıcalıklı bilirdik onu, bilmek istemezcesine onun neler çektiğini.
Biz, sokakların garip şairleri bilmezdik gökyüzünün neler çektiğini.
O, güneşiyle ısıtırken sokakları, insan denilen sıkıntılı varlık kana buladı her tarafı. O, yağmuruyla rahmete bularken sokakları, insan denilen sıkıntılı varlık aşkı şehvete bulaştırdı. O, bulutuyla serinletirken sokakları, insan denilen sıkıntılı varlık mertliği namertlikle karıştırdı.
O, insan denilen sıkıntılı varlığa ve sokaklara, sokaklarımıza hep şefkatle baktı. Ama O'nun da bir Sahib'i vardı.
Bir mühlet vardır O Sahib'ten, gökyüzü cömert davranıyorsa her den ve insan denilen sıkıntılı varlık ders almıyorsa geçmişten, gökyüzünün sokaklara kavuştuğu an insan denilen her sıkıntılı varlık hissesini alır geçmişinden.

Bu Dönek Dünya

Hayatın esrarı sanki bir bulmaca
Döndükçe etrafında bu dönek dünya
Her ânımız olur telaşlı bir koşturmaca
Döndükçe etrafında bu dönek dünya

Kara bulutlar sarar bir an çehreni
Döndükçe etrafında bu dönek dünya
Tatsız tuzsuz insanlar sarar bir an çevreni
Döndükçe etrafında bu dönek dünya

Umut dolu hülyaları yüreğime astım
İncecik bir mandalla
Ne kadar dönerse dönsün bu dönek dünya
Ufuktan ufka serhat boylarında
Çatlayana, patlayana, tıksırana kadar
Koşacağım, kupkuru karanlığın ışığında.

Biz...

Penceremden içeri gürül gürül akan
Bir bilinmezin sessizliğine sarıldı kulaklarımız
Kapımızdan içeri sinsice bakan
Bir bilinmezin cazibesine kapıldı arzularımız.

Yağmura tutulmaktansa güneşe uzanırdı
Ellerimiz
Melekleşme yolunda doluya tutulurdu
Zihinlerimiz
Bir yudum çayda filizlenirdi
Sevgimiz
Ve her vakit şiirleşirdi
Kalemimiz.


Copyright © Sentezler

Site Sahibi: Melih Elçevik |