Her leylde, içimizde aşkın dem’i Leylâ olur. Şairlerin dilinde tüllenir Leylâ:”Leyla elâ gözlü bir çöl âhusu, saçları bahtından da siyahtır.”
SİRETİ AŞK’TI SURETİ LEYLA OLDU
“Asıl marifet buluttaydı ama herkes yağmura şiir yazdı.” diyordu Zarifoğlu.
Leyla’nın aşkı büyüktü Mecnun’dan. O hep yağmur yüklü bir bulut oldu. Aşk, onun
gizli bahçesinde hep bir gonca gül olarak kaldı. Kays kolay olanı seçti. İzhar
etti aşkını. Gönlündeki ateşin hararetiyle nâra döndü de içindeki aşk ateşini âh
edip dua dua gönderdi arşa: “Ya Rab bela-yı aşk ile kıl âşina beni/Bir dem
belâ-yı aşktan kılma cüdâ beni” Yediveren gül oldu da Mecnun rayihası yedi
iklime yayıldı. Bir âyine oldu da göze görünen hep o oldu. Ya aynanın ardındaki
sır olmasaydı olur muydu ayna, olur muydu Kays Mecnun? Sır, Leyla’ydı...Aynayı
ayna yapan, Kays’ı Mecnun yapan... Ama Mecnun’un ardındaki sır oldu, Leyla.
Mecnun’un Leyla’ya olan aşkı dillere pelesenk oldu. Peki Leyla’nın aşkı? Leyl
oldu, gökyüzünde mahzun ve masum bir yıldız oldu. Gecenin karanlığında parlayan
ayın, efsunlu hâlelerinin yanında yüzü aya dönük bir sitare oldu. Takdir-i ezele
teslim, gayrete âşık; aşkın hakiki şehidi oldu Leyla. Şâhidi güllerin
sultanıdır, âlemlere rahmet olarak gönderilen muhabbetten hâsıl olan Server-i
Evliyâ’dır: "Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir.” Sireti
aşktı, sureti Leylâ oldu.
Her leylde, içimizde aşkın dem’i Leylâ olur. Şairlerin dilinde tüllenir Leylâ:”Leyla elâ gözlü bir çöl âhusu, saçları bahtından da siyahtır.”
Her leylde, içimizde aşkın dem’i Leylâ olur. Şairlerin dilinde tüllenir Leylâ:”Leyla elâ gözlü bir çöl âhusu, saçları bahtından da siyahtır.”
Gerçekten çok güzel bir yazı
YanıtlaSil