Hoş geldin. Sentezler'in yeni halini beğendin mi? İstediğini kolayca bulabilmen için büyük bir düzenleme yaptık.

Pazar, Ağustos 20, 2017

Sivil

Sanırım hesabım mahşere kaldı,
Her gün uykuya daldığım,
Ordu malı ranzaları,
Unutmam lazım.

Omzumdaki katları
Çocuk aklım almıyormuş,
Şimdilerde anlıyorum,
Ve bakıyorum da, yaşlanmışım.

Tel tel dökülmüş saçlarım,
Hatta duruyor iki üç tanesi önümde,
Şu an bir anlamı yok bu tahta sıranın,
Sadece divan durmuş saçlarım, onun üzerinde.

İnsanlar var.
Solumda, önümde insanlar...
Tanımıyorum! Onlar da beni,
Sağımda ve arkamda duvarlar, onlar güzel, tanışıyoruz.

Aslına bakarsak, duvarlara yazasım var,
Hiç bir şeyi unutmamışım,
Ve sanırım artık,
Umutmamışım da.

Uzun bir şarkı, yahut bir şiir gerek,
Bizi anlatmalı içinde adlarımız olmadan,
Bizler susmalıyız,
Bizi anlatan o bestenin kucağında.

Sıradan uykulara ara verilmeli,
Yalnız biz olmalıyız,
Evet, yalnız biz.
Yanlış olan sizler, gitmelisiniz.

Durmalıyız nerdeysek,
Veya ne yapıyorsak,
Dışında kalmalıyız tüm kümelenmelerin,
İçinde biz olanların dışında.

Bu arada,
Az önceki insanlar duvar oldular,
Dört duvar var, dört yanımda,
Dört; uğursuz sayım olmalı, sayımız.

Eski kahvemde oturuyor gibiyim,
Yalnız baya eksik...
Ne elimde deste, önümde çay, ne yanımda siz,
Bir özelliği yok küllükteki küllerin, çünki hepsi benim.

Anlıyorsunuz biliyorum.
Hatta tercümanıyım bakışlarımızın.
Biz yoksak,
Sanırım bir önemi de yok gözyaşlarımızın.

Noktasız, virgülsüz sövüyorum.
Biliyorum, duyuyorsunuz,
Lakin yazamam.
Bir rütbesi olmalı yaşadıklarımızın.

Bir yerlerdeyiz, bir yerlerde,
Bir şeyler olmalı,
Yazılacak... Anlatılacak...
Elimin ucunda ama, yazamıyorum.

Bir tel daha düştü saçlarımdan şimdi,
Yaş otuz beş değil ama,
Sanırım ortasındayız ömrün,
Saçlarım... Fark etmemi istiyorlar terk edildiğimi.

Basamak basamak bir yol çıktım, çıktık,
Basamak basamak düşüyorum sanki şimdi.
Meçhule giden gemiye benim de biletim var,
Herkesin var da aslında, benimki, önemli.

İçimdeki son zehir bulutunu,
Az önce boşalttım ciğerlerimden.
Tepemdeki sinekler sarhoş oldu,
Benimle birlikte.

Uzun uzun tavana bakıyorum,
Arkamdaki duvar üşümüş,
Ben de öyle.
Sanırım sönmüş yangını içimin.

Penceremin kenarında bir ağaç var,
Sararmış yaprakları, bazıları canlı hala,
Dalları göğe el açar gibi uzanmış dört yana,
Bana benziyor, çürümüş gövdesiyle bu kavak.

Arka bahçeme iniyorum.
Yavaş yavaş yürüyorum
Yavaş yürüyorum,
Zira içimdeki aynalar kanatabilir canımı.

Öldürdüğüm çiçeklerin bedenleri çürümüş,
Bir zehir yufkası daha sarıp
Aleve veriyorum dudaklarımda,
Hava soğuk.

Sanırım böyle geçecek günüm,
Günler... Ne çabuk geçiyorlar!
Oysa hala dördü beş geçiyor saat,
Oysa hala takvim 31 Temmuz...

0 yorum:

Yorum Gönder

Copyright © Sentezler

Site Sahibi: Melih Elçevik |